Uyarı: Karakter limiti olduğu için, yazmak istediğim birçok şeyi sonradan silmek zorunda kaldım. Bazı konulara üstün körü değinmiş, yahut değinmemişimdir. Mazur görünüz.
Uyarı 2: En son ne zaman kitap yüzü açtığı, bilim adamları tarafınca tartışma konusu olan arkadaşlar için en altta artılar ve eksiler olarak özetledim. Dileyen bakabilir. Konuyu fazla uzatmadan başlayalım. Alın birer çay ya da kahve, takın kapüşonları, çalıştırın hidden blade’i ve hep beraber, Japonya’nın Sengoku dönemine ufak bir yolculuk edelim.
Not: Oyunu %100 bitirdikten sonra bir update şart diye düşündüm.
Mirage’ı ve Nexus VR’ı saymazsak, (saymamıza gerek yok, ikisi de yan oyun) tam beş yılın ardından seriye geri döndük. Peki bu dev zaman farkı kendini belli ediyor mu? Ya da şöyle sorayım; Ubisoft, formülünü ısrarla devam ettiriyor mu?
Soranlar olabilir. Nedir Ubisoft formülü? Dev, ancak fazla ruhsuz açık dünya. İçeriğin aşırı fazla, çeşitliliğin oldukça sığ olduğu, tekrara düşen görevler ve keşif dizaynı. En önemlisi de her oyunun birbirine aşırı derecede benzemesi. Konu sadece eski AC oyunları da değil. Son yıllarda çıkan Ubisoft oyunlarının benzerliğini fark ettiniz mi? Örnek olarak Far Cry 5/6, Ghost Recon Wildlands/Breakpoint ve Origins’den beri devam eden AC oyunları. Oynanış ve türler farklı olsa da, içerik her üç seride de aynı. Peki Shadows, nihayet bu koca çemberin içinden çıkıp, kendi özgünlüğünü yaratmış mı dersiniz? Tartışılır.
-Hikâye-
İlk başlarda iyiydi. Ancak bitirdikten sonra eminlikle söyleyebilirim ki, en kötü üç AC hikâyesi arasına girer. First things first, oyunda günümüz hikâyesi yok. Yok derken, Syndicate gibi ara sahne olarak bile yok. Serinin her oyununda modern konuyu daha da karmaşık hale getirmek yerine belki de bundan sıyrılmak en iyi tercihtir. Diğer taraftan önceki iki (bir buçuk) oyunda malum karakteri buff’layıp, sonra günümüz hikâyesinden kopmak, Ubisoft’un yine loose ends kervanına yeni bir eklenti yaptığı anlamına gelmiyor mu? Öte yandan Sengoku döneminde geçen esas hikâyemiz, sakız gibi uzadıkça uzuyor ve bir noktada bayıyor. Yine Valhalla’da olduğu gibi bir sürü bölgemiz mevcut. Her bölgemizin de kendi içinde, diğer bölgelerle alakasız hikâyeler var. Assassin vs Templar olayı ise bütün oyun boyunca toplasan iki saat sürüyor. Buna rağmen hikâye sunumu ve ara sahneler tembellikten arınmış. Artık oturaklı bir sunum kalitesi ile karşı karşıyayız. Fakat maalesef aynı özen yan görevlerde yok. Efendim, (Burada Dost Kayaoğlu gibi hissettim, normal mi?) ana hikâye de, yan görevler de sıkıyor. Özellikle benim gibi her taşın altına bakacak türden takıntınız varsa, fazlasıyla bunalacaksınız. Yok, ben sadece hikâye oynuyorum diyorsanız, yine üzülürsünüz. Çünkü dandiklik bir yana, level kasmak için yan içerik de şart. Kasmadığınız takdirde hikâyede ilerlemek mümkün değil. Hülasa, sürekli “beş düşman öldür, on kişi tokatla, git bana şu eşyadan yirmi adet getir” tarzı boş beleş işler ile doldurulmuş yan görev tasarımı var. Ayrıca bunları sunarken hiç özen göstermemişler. Yahu, Odyssey’in yan görevlerini ne çabuk unuttunuz? Her biri kendi içinde mini hikâye barındırıyordu. Bari hiç yeltenmeyip, Valhalla gibi kısa görevler – Mysteries koysaydınız. Yemin ederim katbekat eğlencelilerdi. Kısacası leş.
-Karakterler-
AC, daima tarihi figürler açısından zengin bir seri oldu. Bu bolluk Shadows’da da devam ediyor. Lakin ne yazık ki, karakterler fazla sığ. Tamam, kabul: Her iki karakter kendi içinde güzel işlenmiş. Farklılıkları bariz, bunu da oynanış elementleri ile güzel yedirmişler. Ancak Ezio gibi, Edward gibi efsanelere ev sahipliği yapmış bir seri, neden son yıllarda sırtını ruhsuz karakterlere dayıyor? Neden güzel yazılmış karakter gelişimleri göremez olduk? Açıkçası birkaç fikrim var, lakin linçlenirim. Dayatmaları ile eğlence dünyasının içinden geçen bir grup embesil diyeyim, gerisini anlayın. Geçelim görsellik ve atmosfere.
-Grafikler ve Atmosfer-
Burada pek şikâyetim yok. Görsellik muhteşem ötesi. Atmosferi de ilmek-ilmek işleyip, bize müthiş bir dünya yaratmışlar. Her saniye manzaranın tadını çıkarmak, her bölgeyi dört mevsimin dördünde de deneyimlemek için oynanışı uzatma çabaları, fotoğraf modunda heba olan onlarca dakika… Ubisoft bu işi başarıyor. Ha, teknik aksaklıklar yok mu? Var. Kalabalık bölgelerde fps droplar mevcut. Üstelik DLSS ve FG ile ilgili çok büyük sorunlar var. Bir de ara sahneler zorunlu 30 fps. Umuyorum ki, güncellemeler ile bu sorunlar hallolacaktır.
-Oynanış-
En bariz yeniliklerin olduğu konuya geldik. Şunu belirteyim ki, bu oyun, suikastçı hissiyatını en güzel veren AC oyunu. Naoe tam da suikastçı için biçilmiş kaftan. Gerektiğinde yerde sürünüp, düşmanların dibine kadar giriyor. Gerektiğinde karanlıktan yararlanıyor, ışık kaynaklarını devreden çıkarıp, karakol ve kalelerin çatılarında kendine has kancası ile parkur yapıyor. O kadar akıcı, o kadar çevik bir karakter ki, elimde olsa, oyunun tamamını onunla oynarım. Diğer taraftan Yasuke de fena sayılmaz. Gürbüzü ile oturaklı darbeler savurup, vücut parçalarken bize harika ötesi vuruş hissi yaşatıyor. Ayrıca kalıplı olmasından mütevellit, çoğu yere tırmanamaması, yahut gizli ilerleyememesi gibi detaylar, oynanışa çeşitlilik ve renk katıyor. Ve fakat, haritamız bu renkliliklerden nasibini alamamış. Yine her birinden elli adet olan dört içerik (lafın gelişi dört), maalesef saydıklarımı ve saymadıklarımı göz önüne alsak bile, günü kurtarmıyor. Animasyonlar, parkur, vuruş hissiyatı ve derinlikli gizlilik tasarımı bir noktaya kadar tamam, ancak günün sonunda açık dünyada en önemli etken, içeriğin zenginliğidir. Gizlilik tasarımı demişken; yapay zekâ hala aptal. Şu işe çözüm bulamadılar, gitti.
-Diğer unsurlar-
Evvela, seslendirmeler ve müzikler her AC oyununda olduğu gibi akıyor. Gerçi Ezio’s Family ezgilerini burada da duyar gibi oldum, ama görmezden geleceğim. Ubisoft, sıkmadı mı sence de? Onun dışında müzikler harbiden özenle bestelenmiş. Karakter seslendirmeleri ise ana hikâye görevlerinde güzel, yan görevlerde kötü. Yahu, yan görevlerde bir tane iyi özellik yok ki. Neyinden bahsedeyim, tekrar ve tekrar? HUB konusunda da fikrim henüz stabil değil. Yani gerek var mıydı? Tamam, serinin bütün yeni oyunlarını buraya bağlamak ve belki de gelecekte, günümüz hikâyesini buradan ilerletmek istiyorsunuz. Ancak HUB ne alaka? Hoşuma gitmeyen bir başka şey de, dev dünyada boss sayısının oldukça kısıtlı olması. Veya bir noktadan sonra iyice sıkmaya başlayan keşif modu seçeneği. Başka bir şikâyetim de mimari tasarım. Kültürel açıdan oldukça şık eserler görüyoruz, fakat Çin motifleri ile süslenmiş bazı bezekler, ambiyansı aniden mahvediyor. Hiç mi tarih çalışmadınız? Japonya gibi bir coğrafyaya bu şekil lakayıt yaklaşmak, tarihi ve kültürel bir cinayettir benim için. Son olarak söylemeden edemeyeceğim. Ubisoft, neden her oyunu +150 saat yapmak gibi bir huy edindin sen?
Özetleyecek olursak; karşımızda şans verilmesi gereken, iyi, ancak güzel diyemeyeceğim bir AC oyunu var. Eksilerini görmezden geldiğiniz takdirde eminim ki, oldukça keyif alacaksınız. Bence görmezden gelin. Artık alıştık diyelim. Ubisoft being Ubisoft, en nihayetinde.
Artılar:
+ Hikâye sunumu bayağı gelişmiş.
+ Karakterler arasında oynanış farkı iyi yedirilmiş
+ Görsellik muhteşem
+ Atmosferi sanatsal
+ Cilalı
+ Assassin hissiyatını mükemmel yansıtıyor
+ Derinlikli gizlilik sistemi
+ Akıcı parkur
+ Vuruş hissi iyi
+ Seslendirmeler iyi, müzikler özenle bestelenmiş
Eksiler:
- Günümüz hikâyesi tamamen ortadan kalkmış
- Hikâyesi klişe ve kötü. Suikastçı ve Templar olayları neredeyse hiç yok
- Ubisoft Formülü, bu oyunda da kendini belli ediyor
- Level kasmak için yan içeriğe zorluyor. Yan içerikler de fazla tekrar ediyor
- Karakterler ruhsuz ve gelişim neredeyse yok
- Yapay zekâ 3 IQ
- Abartılı büyük açık dünya
- Bazı teknik problemler
- Boss sayısı/çeşitliliği az
- Oyun içi satın alımlar bu oyunda da var
- Kültürel açıdan mimari ve coğrafi hatalar
Devamını oku...