Back 4 Blood klasik bir zombi salgını hikayesine sahip. Bu hikayeyi ara sahneler ile bölümler arasında destekleyen yapımda her zaman olduğu gibi asıl amacımız gerdanımızdan bir ısırık almaya çalışan zombilere karşı kıyasıya bir mücadeleye girmek. Oyunu en keyifli kılan nokta ise bunu üç arkadaşınızla birlikte yapabiliyor olmanız. Dört kişilik bir co-op imkanı sunan oyunun eğlencesi de bu sebeple dört katına çıkıyor diyebilirim. Çünkü oyunun her anında yüksek çatışma, yardımlaşma ve birbirinizi kollama durumu söz konusu. Eğer takımda işbirliği içinde olmadığınız biri varsa oyundaki ilerleyişiniz de o kadar sekteye uğruyor.Bu konuda diğer detaylara geçmeden önce oyunun en büyük problemlerinden birkaçını yazmak istiyorum. Öncelikle Back 4 Blood çok eski ve kullanıcıyı gereksiz yoran bir lobi sistemine sahip. İlk oynadığımızda sürekli düşme, lobiye girememe problemleri ile karşılaştım. Diğer taraftan oyunun dinamiği gereği kaldığınız yerden devam etmek için belli bir checkpoint noktasına, daha doğrusu görevine ulaşmanız gerekiyor. Yani ilk bölümü bitirdiniz, ikinci bölümde öldünüz ve hakkınız bitti diyelim. Bu durumda yeniden ilk bölümün en başına dönüyorsunuz.
Yanlış anlaşılmasın bu sistem tekrar oynanabilirlik ve rekabet için çok iyi olmuş, zaten nedenini birazdan açıklayacağım. Buradaki problem her hakkınız bittiğinde sizi ana lobiye geri atması. Tamam kart almak isteyen olabilir, fakat bunu oyuncuya sorması lazım. Yani tekrar dene seçeneği olmalı ve bunu dediğimizde bizi merkeze atmak yerine yeniden ilk bölümün başına atmalı.Diğer şekilde tekrar merkeze dön, kopan oyuncuları topla ve kart alma falan yapmayacaksanız yeniden görev seç gibi kısımlar çok fazla zaman kaybetmenize sebep oluyor. Bir diğer sıkıntı da tek başınıza ya da yabancı oyuncularla oynadığınızda ortaya çıkıyor. Oyuna giren fakat kart seçiminde bekleyen oyuncular sebebiyle Safe House kısmında gereksiz yere zaman kaybedebiliyorsunuz. Bağlanmayan ya da AFK kalan oyuncularda Bot sistemine geçişin çok daha hızlı olması gerek.
Lobi sisteminde canımı sıkan bu durumlardan sonra oyunun asıl eğlenceli olduğu kısımlara geçelim. Back 4 Blood biraz önce de bahsettiğim gibi ana bir merkez üzerinden işliyor. Her görev sonrası bu merkeze dönüyor ve karakteriniz için gerekli güncellemeleri yapıyorsunuz. Burada Turtle Rock çok iyi bir iş çıkartarak oyuna bir kart sistemi eklemiş. Bölümleri bitirdiğinizde ve ekstra görevleri yaptığınızda bir puan kazanıyorsunuz. Kazandığınız bu puanlar ile kamp alanından kartlar satın alıyorsunuz ve satın aldığınız bu kartlarla özel desteler oluşturuyorsunuz. İşte bu desteler oyuna başladığınızda karşınıza çıkıyor. İlk etapta oluşturduğunuz desteden birkaç tane kart seçerken her bölüm sonrasında yeni kartlar seçerek aslında karakterinizi güçlendirmiş oluyorsunuz.
Kart olayı ise oldukça çeşitli tutulmuş. Can, mermi kapasitesi, dayanıklılık, vuruş gücü, yakın menzil silahları, patlama etkileri ya da takıma etki eden özellikler derken oldukça kalabalık bir kart listesi karşımıza çıkıyor. Bu da aslında her oyuncunun farklı özelliklere sahip olmasını sağlamış. Yani sürekli can ve dayanıklılık özelinde kartlar seçerseniz savaş alanında daha sağlam duruyorsunuz.
Aynı şekilde mermi kapasitesi, hasarı, vuruş gücü gibi kartlara abandığınızda ise çok daha etkili bir mücadeleye giriyorsunuz. Bu kart olayını çok sevdiğimi söylemeliyim. Çünkü ilk etapta inanılmaz zorlandığınız bölümlerde bu sistem sayesinde yavaş yavaş güçlendiğinizi hissediyorsunuz.Aynı zamanda bu kart sistemi oyunun tekrar tekrar aynı bölümleri oynama sıkıntısını da büyük ölçüde gidermiş oluyor.
Sizin seçtiğiniz kartlar dışında oyunda bir de Çöküş Kartı denilen bir sistem bulunuyor. Bu da girdiğiniz bölümdeki bir nevi Challange hissiyatını kuvvetlendirmiş. İlk etapta sadece birkaç tane olan bu çöküş kartları oyunda ilerledikçe tıpkı sizin kartlarınız gibi artış gösteriyor. Oyun alanında ürküttüğünüzde zombi salgınına sebep olan kuş sayısını arttıran çöküş kartı var mesela. ya da o bölümde daha fazla özel enfeksiyona sahip parazitlinin gelmesine sebep olan çöküş kartlarıyla da karşılaşabiliyorsunuz. Tabi bunun yanı sıra sıra para ve puan kazandıran çöküş kartları da bulunuyor.
Bu çöküş kartlarındaki en büyük dengesizlik ise oynanışa inanılmaz derecede etki etmesi. Bazen üst üste o kadar sıkıntılı çöküş kartı geliyor ki oyunun başında "yok abi, bu şekilde oynanmaz" deyip, oyuna reset atıyorsunuz. Hele ki özel enfeksiyon kartından bir iki tane düştüyse vay halinize. Zaten kaosun hakim olduğu savaş alanına birden bire devasa enfeksiyonlular dahil oluyor ve oyuncunun şansı çok büyük oranda düşüyor. Güvenli Ev'den çıkar çıkmaz bu tarz baskınlarla karılaşınca hem mühimmatınızı hem de bir sonraki Checkpointe ulaşana kadar muhafaza etmeniz gereken can hakkınızı daha oyunun başında kaybediyorsunuz. Bu zombi ve özel enfeksiyonlular sisteminde bir dengeleme gelmesi kesinlikle şart diyebilirim.Birazcık da oyunun çatışma dinamiğinden ve genel ilerleyişinden bahsedelim. Back 4 Blood çok eğlenceli ve kaos ortamına rağmen heyecanla oynayacağınız dinamiklere sahip olan bir oyun. Amacınız akın akın gelen zombileri bertaraf ederek bir sonraki Güvenli Noktaya ulaşmak. Tabi bu noktada braz önce de bahsettiğim kuşlar, araç alarmları, kapı alarmları ve oyun alanına dağıtılan silah ve mühimmatlar gibi etkiler oldukça önem arz ediyor. Tüm bu dinamikler bir araya geldiğinde kendinizi harbiden hayatta kalmaya çalışırken buluyorsunuz. Yakın dövüş dışında klasik silah ve sabit silahları kullanmak oldukça keyifli.
Ayrıca her güvenli noktada topladığınız paralar ile yapacağınız alışverişin önemi de çok büyük. Alacağınız muhimmat dışında yeri sürekli değişen odalara girebileceğiniz alet kutusu, ya da takım özelliklerini etkileyen bir nevi perklere de acayip ihtiyaç duyuyorsunuz. Oyun sizi ister istemez önemli bir yardımlaşma içerisine sokuyor. Bulduğunuz para karşılığı can doldurabileceğiniz noktalarda arkadaşlarınızla "abi benim param yetişmedi, bi ateşle" diyaloglarına girmeniz kaçınılmaz oluyor. Unutmadan oyundaki karakterlerden de bahsedelim. Hepsinin farklı özellikleri var ve oyunda ilerledikçe yeni karakterlerin kilidini açabiliyorsunuz.Back 4 Blood grafik ve atmosfer anlamında da fazlasıyla Left 4 Dead serisini andırıyor. Firma zaten işleyen ve aşina olduğu bu durumu pek bozmak istememiş. Bana soracak olursanız çok da iyi yapmış. Tabi gelişen teknolojiyle birlikte çevreyle etkileşim ve atmosfere etki eden daha fazla detayla karşılaşıyorsunuz. Örneğin oynadığınız bir bölge normalde açık bir havaya sahipken Çöküş Kartının etkisi ile tamamen sisle kaplanabiliyor. Göz gözü görmeyen bu gibi durumlarda hem atmosferin ne kadar değiştiğine hem de oyunun ne kadar zorlayıcı olabileceğine tanık oluyorsunuz. Bunun gibi öğeler dışında karakter animasyonları, seslendirmeler ve aksiyona göre artan müzik olgusunu da oldukça sevdim. Görsel olarak lamba gibi objelerin sıfır etkileşime sahip olması ya da çok kalabalık zombi gruplarının dar alanlardan geçerken glitche düşmesi gibi hatalarla da karşılaşabiliyorsunuz. Ama tüm bu hatalar oyun deneyimini çok az etkiliyor.
Sonuç olarak Back 4 Blood, arkadaşlarınızla oynadığınızda çok eğlenceli bir deneyim sunmayı başarıyor. Türünün en iyi örnekleri olarak gösterilen Left 4 Dead serisinin yanına yakışır bir deneyim sunuyor diyebilirim. Kart sistemi, rekabete dayalı görev yapısı ve eğlenceli oynanışı ile göz atılması gereken bir oyun var karşımızda. Güncellemeler ile birlikte eklenecek yeni kartlar ve görevler ile birlikte oyunun ömrü uzamaya çok müsait diyebilirim.