Bu sıradan bir oyun değil. Hollow Knight bir başyapıt.
Steam dolara geçmeden önceki son virajda sağda solda övülen ve sevebileceğimi düşündüğüm ne varsa almaya çalışmıştım. Hollow Knightıda çok sevdiğim bir dostum önermişti bana o sıra (Selam olsun Councer). Oynadığım her saniyesinden zevk aldım, iyi ki de almışım. “Keşke unutsam da bir daha oynasam yaa.” dediğimiz oyunlardan benim için. Gerek hikayesiyle, gerek en az kendisi kadar kaliteli OST’lariyla ve muhteşem gameplayi/bosslariyla beni çok derinden etkilyen bir oyun oldu.
Hikaye
Karakterimizi gizemli bir hastalıktan dolayı çökmüş olan bir krallığın topraklarında buluyoruz. Yolculuk boyunca kendini ve bu diyarların hikayesini, kaybolan izlerini keşfetmeye çalışıyor. Tabii ki hiçbir şey bilmiyoruz ve gizemini saklayan çokça soru var. Karakterimiz kim? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Neden gidiyoruz? Bu diyara ne olmuş?
Ancak hikaye konusunda şunu söylemem gerek; oyun size hikayesini açık bir şekilde anlatmıyor, kendi adıma konuşmam gerekirse bazen hatta çoğu zaman hikayeyi takip ederken zorlandım. Özellikle de oyunun başlarında. Aynı souls-like oyunlarındaki gibi diyebiliriz. Zaten boşuna bu oyuna platform – Dark souls demiyorlar. Hikayeyi anlamak için, derinlerine inmeniz lazım dünyanın, indiğinizde de her şey belirginleşiyor ve ayrı bir anlam kazandırıyor kendine. Tüm parçaları birleştirdikten sonra da… Arka plandaki o gizemli ve trajik hikayeyi kavrayıp duygulanıyorsunuz.
Map
Oyunda tek bir harita var ve başlarda haritadaki her yere erişiminiz olmuyor tabii ki. Erişebilmeniz için siz ilerledikçe açılan geliştirmelere ulaşmanız gerekiyor. Yani oyunda sürekli haritadaki eski kısımlara dönmeniz gerekiyor. Fakat öyle bir tasarlamışlar ki mapi, öyle bir ayarlamışlar ki o dengeyi… Hollow Knight evrenini keşfederken bir saniye bile sıkılmadım. Denge derken şundan bahsediyorum: Her bölgenin kendi ait dizaynları, bölgeler arası birbirine bağlanan yolları, zaman içinde elde edilen özelliklerle birlikte kusursuz bir şekilde tasarlanmış. Dünyayı keşfederken ki o mapinizin katman katman açılması tarifsiz bir özenle yapılmış.
Bu arada haritadaki platform zorluğundan da bahsetmek istiyorum. Başlarda sadece sağda solda zıplarken ilerledikçe elde ettiğimiz yetenekleri (Double jump, Dash ve dahası…) gerek dünyayı keşfetme maceramızda gerekse bosslarda bolca kullanıyoruz. Kılıcınızla engellerin üzerinden zıplamak ve bazı bossların üstünde hoplamak da çok yararlı/bazen de gerekli oluyor.
Eğer challenge peşindeyseniz ek bölgelerden biri olan White Palace’ı kesinlikle keşfetmelisiniz. Hele ki Hidden Dreams ile birlikte gelen Path of Pain… Harika bir deneyim olacak güvenin bana :).
Karakterler
Bana soracak olursanız oyunun karakter tasarımları çok başarılı. Böcek dünyasında geçen 2D-Platformer tasarımını ancak bu kadar beğenebilirdim. İlginç bir şekilde oyundaki birkaç karaktere çok bağlandım. İlginç bir şekilde diyorum çünkü aslında baktığınızda neredeyse çoğu, karakterimizin o an karşılaştığı ve zamanı gelince de bir daha karşılaşmayacağımız, bizlere birkaç item veya diyalog dışında çok da bir şey katmayan karakterler. Ama yok… Yeri geldi empati kurdum yeri geldi duygulanıp hikayelerine üzüldüm, bazen de çok eğlendim ve güldüm. Kısaca nerdeyse hepsiyle ayrı bağ kurdum desem yalan olmaz.
Combat
Oyunda bolca Boss Fight ile karşılaşmaya hazır olun. Tabii ki her bossun kendine ait bir attack patterni var ancak bunlara alışana kadar gerçekten çok küfür ettim. Oyuncu uzorlama konusunda çok başarılılar. Gerekli azimi ve sabrı gösterdikten sonra üstesinden geldiğiniz şeyin tatmin hissi aldı götürdü beni bu oyunda. Ölmekten sinir olmamaya ve olabildiğince bu durumdan sıkılmamaya çalıştım. Aynı roguelike oyunlardaki gibi her ölümümün bir anlamı olduğunu düşündüğüm bir mentale girdim kendi içimde. Çok da yanlış diyemeyiz zaten. Öldükçe karakteriniz gelişmiyor ama SİZ gelişiyorsunuz. Sürekli ölüp durduğunuz ve 20. Defa baştan başladığınız o “LANET BOSS” a 21. denemenizde hız anlamında yetiştiğinizi ve ayak uydurabildiğinizi farkedince sonrası akıp gidiyor zaten. Oyunun halihazırda size verdiği bu “Challenge” kolay geldiyse ya da daha da fazlasını istiyorsanız Godmaster dlcsini denemenizi öneririm. Ha yok aga bu yetti bana derseniz o DLC daha çok kendini zorlamak isteyen manyaklar için diyebilirim.
Soul, Buildler / Charmlar ve Ekonomi
Oyunda sahip olduğunuz en önemli ve değerli şeyiniz “Soul” mantığı. Kılıcınızla düşmanlara vurdukça biriktirdiğiniz soulunuz yaşamanız için gerekli tek şey. Bu soulu ister focuslanarak canınızı yenilemekte kullanıyorsunuz, isterseniz de oyunun size sunduğu birbirinden farklı ve güçlü 3 spelli kullanırken harcıyorsunuz.
Oyunda “Charm” adıyla geçen özel tılsımlar bulunuyor. Bunları bulduğunuzda üzerinize takabiliyorsunuz. Kısaca karakterinizi, kılıcınızı ve yeteneklerinizi (speller dahil) güçlendiren rünler diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse kılıcınızın hasarını, maksimum rangeini, sallama hızınızı arttıran charmlar mevcut. Aynı zamanda spelleriniz içinde farklı güçler veren charmlar var. Totalde 45 farklı Charm var say say bitmez burda… Savaş sitilinize ve nasıl eğlendiğinize göre istediğiniz buildi yapmakta özgürsünüz.
Oyundaki ticari para birimi “Geo” diye geçiyor. Geo’ yu düşmanları öldürerek, maden yatakları bularak ve sandıklar açarak elde edebiliyosrunuz. Bu geo ile karşılaştığınız NPC’lerden çeşitli itemler, charmlar ve güçlendirmeler alabiliyorsunuz. Öldüğünüz zaman o noktada soulunuzla birlikte ne kadar taşıyorsanız o kadar Geonuzu da bırakıyorsunuz. Eğer bir daha ölmeden solunuza ulaşabilirseniz geri alıyorsunuz. Soulunuza gitmeden de almanın bir yolu var ama açıklamayacağım. Orasını da kendiniz keşfedersiniz zaten :). Eğer başaramazsanız ve yolda ölürseniz geçmiş olsun… Fakat sonuç bu olsa bile bence çok da takılacak dert değil. Oyunda para kasmak çok zor değil bir yerden sonra istemediğiniz kadar birikiyor zaten.
Müzikler
Christopher Larkin, abim, sen ne yapmışsın ya? Bu OST’ların kalitesi ne? Birbirinden etkileyici, duygusal, epik eserler yaparken hiç mi utanmadın?
Oyunun müziklerine ayrı aşık oldum gerçekten. Aktif olayları ve duyguyu o kadar güzel yansıtıyorlar ki… Gözlerimin dolduğu duygusal sahneler, tüylerimin diken diken olduğu o epik boss fightları, karanlık temalı bölgelerde gezerken hissettiğim gerilim, görsel ziyafetin tavan noktasına ulaştığı harika manzaraları keşfettiğimde içimde oluşan o huzur… Bunların hepsi yukardaki abim sayesinde. Çok teşekkürler valla reis ne desem yetmez sana.
Elimden geldiğince herşeyiyle anlatmaya çalıştım. Sonuç olarak bende çok etkiler bırakan, her zaman da yeri ayrı olacak bir başyapıt Hollow Knight. Bu tarz sevenler için kesinlikle oynanması gereken bir başyapıt. Silksong duyurulsa keşke artık...
Devamını oku...