2024 yılının benim için en sürpriz ve gözde indielerinden birisi kesinlikle Pacific Drive oldu. Belki de en iyisi... Peki neden? Gelin hep beraber inceleyelim...
Gerilim Dolu Bir Yarımada Macerası
Oyunumuz 1998 yılında Seattle'ın batısındaki Olympic Yarımada'da geçiyor. Yıllardır bu bölgede yaşanan gizemli olaylardan ötürü hükümet, bu yarımadayı karantina altına alır. İçeride yaşananlardan kimsenin haberi yoktur. Bölgedeki dengesizlik ve tehlike günden güne sınırlarını genişleterek yayılmaya başlar. "Driver" adındaki karakterimiz ise bu bölgeyi ve bu bölgedeki anomalileri araştırmakla görevlidir.
Pacific Drive, survival horror türünde bir oyun olarak sırtını gayet sağlam ve ilgi çekici bir hikayeye dayıyor. Yaşanan ilginç hava olayları, tanımlanamayan sesler, anomaliler ve onların son derece yaratıcı ve ürkütücü tasarımları bu oyunun atmosferini resmen arşa taşımış. Hikaye anlatımını sesli mesajlar üzerinden yapan ve oyundaki tüm karakterleri bize bu şekilde tanıtan oyunumuz maalesef ingilizce konuşmaları altyazısız anlayamayacak olan kişileri hiçe sayarak anlatıyor. Böylesine zor ve her an her dakika yola odaklanmamız gereken bir oyunda haliyle hikaye anlatımını komple kaçırdım diyebilirim. Pacific Drive benim için hikaye anlatımını tamamen yarattığı o muazzam atmosfer, ve bir o kadar başarılı gerilimiyle görsel ve işitsel dilini kullanarak veriyor.
Zorluklarla Dolu Bir Sürü Yolculuk
Oyun boyunca bir çok farklı yolculuğa çıkıyor, kaynak topluyor, hem garajımızı hem de aracımızı ve birazcık da karakterimizin saha koşullarına karşı dayanıklılığını topladıklarımızla geliştiriyoruz. Esas loop bunun üzerine kurulu. Pacific Drive'ın benim için en etkileyici yanlarından birisi kesinlikle oyunun zorluk dozu oldu. Elbette bu bir survival horror ve bu türdeki diğer oyunların da çok ciddi bir kısmında zorluk olmazsa olmazdır. Fakat Pacific Drive bu dozun formülünü çok iyi tutturan bir oyun olmuş. Oyunun çok büyük bir çoğunluğunu aracımızda geçirdiğimizi, sadece kaynak toplamak için araçtan indiğimizi ve oyunun esas zorluğunun kendimizden ziyade aracımızı korumak olduğunu belirtmek isterim. Araç hasar alırsa aracı onar, aracı onarmak ve geliştirmek için materyal topla, eğer araç çok hasar alırsa saha koşulları karaktere zarar verir ve ölürsün. Ölürsen de tüm bir yolculuk boyunca topladıklarının büyük bir kısmını kaybedersin... Oyun bu noktada gerçekten acımasız ve ölümü de epey güzel bir şekilde cezalandırıyor. Bu da ortaya çok yerinde bir oyun dizaynı çıkartmış oluyor. Oyun ölmenizi istemiyor, sizi saha koşulları, sesler ve anomalilerle çok güzel geriyor. Dikkatinizi asla yoldan ayırmanızı istemiyor, aracınıza her daim göz kulak olmanızı istiyor. Aynı anda bir çok şeye odaklanmanız gerekiyor. Korkuyu da size yer yer bu sahip olduğu zorluk üzerinden veriyor. Tüm bunlar da çok güzel bir oyun dizaynı ortaya koyuyor.
Araç Sürüş Kalitesi
Oyunumuz 1998'de geçtiği için oyunda kullandığımız aracımız tabii ki de 90'lı yılların en popüler araçlarından birisi olan Oldsmobile! Başlangıçta hurda olarak aldığımız bu aracı zamanla upgrade ederek araca çok farklı fonksiyonlar ekleyebiliyor, aracı çok ayrıntılı bir şekilde modifiye edebiliyoruz. Neredeyse her bir parçayı manuel şekilde çıkartabiliyor, onarıyor, geliştiriyor ve boyayabiliyoruz. Saha koşullarına göre aracı modifiye ediyor, sağını solunu üstünü altını bize gereken yardımcı parçalarla donatabiliyoruz. Bu da benim gibi customization tutkunu oyuncular için ortaya harika bir iş koymuş oluyor. Araca taktığımız teker tipinden tutun bir çok parça, sürüş kalitesini fazlasıyla değiştiriyor ve bu da araç hakimiyetine yansıyor.
Oyunun indie bir oyun olduğunu göz önünde bulundurursak sürüş mekaniklerinin şaşırtıcı bir şekilde çok iyi olduğunu söylemek isterim. Araç kontrolleri dozunda bir gerçekçiliğe sahip. Arazide, suda, çamurda, yolda, her bir zeminde, o zeminde araba sürdüğünüzü hissettirmeyi gerçekten başarmışlar. Sürüş kalitesinin bu kadar iyi olması da oyunun en büyük albenilerinden birisi olmuş. Oyunun genel olarak nesne ve araç fiziklerinin de iyi olması, araç sürüş kalitesini elbette arttırıyor.
Maalesef Rezalet Bir Performans
Low poly görsel tarza sahip bir oyunda bu derece düşük fps almak gerçekten oyun boyunca tadımı kaçıran şeylerden birisi oldu. Pacific Drive'ın kesinlikle en büyük eksisi bu. Haritalar büyükçe olsa da detay ve nesne kalitesi olarak görece az olan bir oyunun 4090 GPUlu bir sistemde sürekli fps drop yaşatması pek hoş değil.
Son olarak; hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkan ve fazlasıyla coştuğum Pacific Drive, başta da söylediğim gibi beni şaşırtan ve bir çok yönüyle etkileyen bir yapım oldu. Birazcık Half Life 2 ve birazcık da Death Stranding tadının olması oyuna olan ilgimi çok daha arttırdı diyebilirim. Harika atmosferiyle, gerilimiyle, anomalileriyle, ses tasarımıyla, müzikleriyle, customization detayıyla, sürüş kalitesiyle, oyuncuya verdiği o hazırlanıp, doğru ekipmanları kuşanarak yola çıkma hissiyatıyla, zorluğuyla ve iyi bir sandbox oluşuyla Pacific Drive, bana ayıla bayıla oynadığım 50 saatlik bir deneyim yaşattı. Ironwood Studios'u kutluyor başarılarının devamını diliyorum.