Varoluşsal Sancılar
Hepimiz varoluşumuzla ilgili büyük kaygılar yaşamışızdır. Belki çoğunuz, günlük hayatında gülüp eğlense de bunu çevresine belli etmeden yaşamaya devam ediyor. Bu oyun, varoluş korkusunu bize aktarıyor. Başta sıradan bir korku oyunu oynadığımı düşünürken, oyun beni korkunç bir şekilde ters köşe yaptı. Felsefesi bu kadar derin bir korku oyunu oynamak, bana çok büyük bir haz verdi.
Korkmamak adına arkadaşlarıma yayın açıp oynarken oyunun hikayesi derinleşmeye başladığında dikkatim dağılmasın diye kendi başıma oynamaya başladım. Zaten ortama alıştığımdan eskisi gibi germedi beni. Oyundaki NPC’lere karşı bile istemeden empati yapıp kötü seçimler yapmaktan çekinirken(???sdlkfjasdlf) ana karakterle derinden bağ kurdum.
Bilim kurgu-korku türünü hem kitaplarda hem de oyunlarda seven biri olarak, bu oyunu defalarca görmeme rağmen fiyatı yüzünden bir türlü almamıştım. Sonrasında indirime girmesiyle alıp oynamaya başladım.
Acı, Bilinç, Kimlik Sorgulaması, Etik ve Ahlak, Cehalet, Vicdan, Cennet Algısı
Depresif ve üzücü hikayelerin bu şekilde aktarılmasına bayılıyorum. Hele ki içinde etik, ahlak, varoluşsal krizler varsa benim için farklı bir boyuta ulaşıyor.
Oyunda Simon adında bir karakteri canlandırıyoruz. Bu karakter önce bir trafik kazası geçiriyor, sonrasında beyin hasarı aldığı için doktor kontrolüne gidiyor. Doktor kontrolüne gittiğimizde bir tarama cihazına oturuyoruz ancak uyandığımızda kendimizi bambaşka bir dünyada buluyoruz. Yıl almış başını gitmiş, 2100lerdeyiz. Bulunduğumuz tesisten (uzun süren Alien Isolation havası arayış serüvenimden sonra ilaç gibi gelen tasarımıyla) çıkıp içinde bulunduğumuz durumu çözmeye çalışıyoruz.
Gerçek insan gibi düşünen ve acı çeken robotların varoluşsal krizleri, delirmemeleri, spoiler vermemek adına bahsedemediğim olaylar, ölümü kabullenip yine de yaşamaya devam etme arzusu, etik ve ahlaki değerlerin sorgulanması gibi unsurlar beni oyuna adeta hapsetti. İnsan bilincinin sanal aleme aktarılması temasını işleyen bu hikayeyi felsefe, insan psikolojisi, karanlık psikoloji gibi alanlara ilgi duyan herkes mutlaka tecrübe etmeli.. Hatta imkanınız olursa oynamanızı özellikle rica ediyorum. Bu oyunu daha fazla anlatamayacak kadar derinden içselleştirdim. Şunun dadına bir bakın, anlayacaksınız. Oyun sonu kendimi gerçekten terk edilmiş hissettim.
"Catherine? Please don't leave me alone. Catherine? Catherine???"
Birazcık Kanser Tozu
Oynanışta beni kanser eden çok fazla nokta oldu. Birincisi, oyunun parlaklığını sona getirmeme rağmen atmosfer inanılmaz karanlıktı ve bu durum beni resmen boğdu. Topaç gibi döne döne yön aramaktan nefret ediyorum ama oyunun sonunu çok merak ettiğim için buna saatlerce katlandım. Hele suit değiştirme görevinde kusmalı bağırmalı ağlamak istedim ama değdi.
Yapay zekasına kanırttımın yaratıkları gideceğim rotasyon üzerinde dakikalarca bekledikleri için kahve yapmaya bolca zamanım oldu.
Su altı kısımları fazladan boğucu. Oyunlarda yön duygunuz zayıfsa ilerlemeniz zor ve daha da boğucu bir hale geliyor. Çip bul, itemi yükselt, onu ordan al oraya tak, şunları bul gel. Repliklere odaklanmadın mı? Naneyi yedin, elli saat ne yapacağını anlamaya çalış. Bu yüzden oyunun ilerleyen kısımlarını sessiz sakin tek başıma oynamaya çalıştım. Mahvoldum ama yine de bu oyunu deneyimlediğim için mutluyum.