izigame.me

Bu oyunu oynamak yerine şunları yapabilirdim:
1. Yeni bir dil öğrenmeye başlamak
330 saat, yeni bir dilin temel seviyesinde konuşma ve yazma becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir. Özellikle günlük konuşmalar için kelime dağarcığınızı artırabilir, basit diyaloglara katılabilir ve temel gramer kurallarını öğrenebilirsiniz.
2. Bir müzik enstrümanı çalmaya başlamak
Eğer sıfırdan başlıyorsanız, 330 saat boyunca temel teknikler, nota okuma ve basit şarkılar çalma konusunda ilerleyebilirsiniz. Örneğin piyano, gitar veya diğer yaygın enstrümanlar üzerinde pratik yaparak temel seviyede müzik yetenekleri kazanabilirsiniz.
3. Yazılım veya programlama öğrenmek
330 saat, temel programlama dillerini öğrenmek (örneğin Python, JavaScript veya HTML/CSS) ve basit projeler geliştirmek için yeterli olabilir. Algoritmalar, veri yapıları ve temel yazılım geliştirme becerileri üzerine pratik yapabilirsiniz.
4. Grafik tasarım öğrenmek
Adobe Photoshop veya Illustrator gibi yazılımlar ile temel grafik tasarım ve dijital sanat becerilerini öğrenebilirsiniz. Bu süre zarfında logolar, broşürler, afişler veya sosyal medya görselleri tasarlama konusunda temel bilgi edinebilirsiniz.
5. Dijital Pazarlama ve SEO
Dijital pazarlama alanında, SEO (arama motoru optimizasyonu), sosyal medya yönetimi ve temel reklamcılık (Google Ads, Facebook Ads vb.) gibi konuları öğrenebilirsiniz. 330 saatlik bir çalışma, bu alanda temel bir strateji oluşturmak ve küçük projeler yapmak için yeterli olabilir.
6. Kendine özgü bir blog veya YouTube kanalı başlatmak
330 saatte içerik üretme, video düzenleme ve yazılı içerik oluşturma konusunda başlangıç seviyesinde yetenekler geliştirebilirsiniz. Belirli bir konuda blog yazabilir veya YouTube’da videolar paylaşmaya başlayabilirsiniz.
7. Fiziksel sağlığı geliştirmek
Düzenli egzersiz yaparak 330 saatte dayanıklılığınızı artırabilir, kilo verebilir veya kas kütlesi kazanmaya başlayabilirsiniz. Örneğin, yoga, pilates, koşu veya fitness programlarına başlayarak sağlığınızı iyileştirebilirsiniz.
8. Fotoğrafçılık öğrenmek
330 saat boyunca fotoğrafçılık becerilerini geliştirebilir, farklı teknikler (örneğin pozlama, odaklama, kompozisyon) üzerine çalışarak portföy oluşturabilirsiniz.
9. Kendi işinizi kurmak
Kendi işinizi kurmayı düşünüyorsanız, 330 saat boyunca iş planı hazırlama, araştırmalar yapma, iş stratejileri geliştirme ve küçük adımlarla işinizi hayata geçirme sürecine başlayabilirsiniz.
10. Yaratıcı yazarlık veya senaryo yazma
Yaratıcı yazarlık üzerine çalışarak kısa hikayeler, makaleler veya senaryolar yazabilir, yazma becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Bu süre, yazma pratiği yaparak ve yazarlık tekniklerini öğrenerek önemli bir ilerleme kaydetmenizi sağlar.
11. Zihinsel beceriler geliştirmek (Beyin egzersizleri)
Zihinsel becerilerinizi geliştirmek amacıyla mantık oyunları, satranç gibi strateji oyunları oynayarak analitik düşünme ve problem çözme yeteneklerinizi artırabilirsiniz.
12. Meditasyon ve mindfulness pratiği yapmak
330 saatlik bir süre zarfında, zihinsel sağlığı iyileştirmek amacıyla meditasyon, nefes çalışmaları ve mindfulness uygulamaları yaparak stresle başa çıkma yeteneklerinizi geliştirebilirsiniz.
13. Seyahat ve keşif
Eğer seyahat etmeyi seviyorsanız, 330 saatlik bir zaman diliminde birkaç yerel veya yurtdışı keşif gezisi yaparak yeni kültürleri, insanları ve yaşam biçimlerini deneyimleyebilirsiniz.
14. Evde DIY (Kendin Yap) projeleri
Yaratıcılığınızı kullanarak 330 saat boyunca evde çeşitli DIY projeleri yapabilir, mobilya yapımından dekorasyon önerilerine kadar pek çok şey üretebilirsiniz.

Bizim hikaye biraz karışık. Şehir hayatından sıkılıp bizim bu kasabaya geldim birgün bir mor saçlı kız çıkageldi adı Abigal. Görür görmez aşık olduk tabii. Kızı görmek için kaç gün kapasında yattık bilemiyorum. Çiftliği falan iyice boşladık deli divane aşık olduk kısacası. Fırsat buldukça sohbet etmeye çalıştık ama bir gün sahilde otururken Abigail'in hiç çabalamadığını fark ettim. Tüm sohbetleri sadece ben açıyordum. Dedim oğlum gel her şeyi söyleyelim ne olacaksa olsun. Yine gittik çıktık karşısına daha hiçbir şey söylemeden geldi bizi tersledi ertesi gün özür diledi. Neymiş uykusunu tam alamamış. Abigail ben senin için kaç gün uykusuz kaldım haberin var mı? Benim içimde artık bu iyice dert olmaya başladı. Bir gün Abigail'e hediye vermek için Ametist buldum dolaşırken bara uğrayım dedim barda Abigail ile karşılaştım koltukta oturuyordu.Hediyesini verdim çok sevdi sonra arkamdan bir oğlan geldi beraber sohbet vs ettiler ben çıktım gittim. Bunlar benim kafamı çok karıştırdı. Birgün Abigail'i gizlice takip ettim yine bara gidiyordu ve ne göreyim o çocukla beraber. Lan dedim bunun filmi dizisi vs var biz bunu tekrar niye yaşıyoruz? Artık bendeki o hisler eskisi gibi değildi.Günler aylar geçti hala unutamadık sadece uzaktan izledik. Abigail sürekli bir oğlanla bara gidiyor orada oturup konuşuyorlardı. Aralarında ne var bilmiyorum ama bana gerçekten çok kaba davranması ve son olaylardan dolayı eski heyecanımı ve hevesimi kaybettim. Sanırım gerçekleri söylemek için biraz geç kaldık. Artık Abigail'i rahat bırakmam gerektiğini anladım ve ondan uzaklaşmaya başladım. Abigail ile artık birbirimizi çok iyi tanıyan iki yabancıyız.Bu aralar sahile gidip balıkçı abinin oradaki banka oturup biramı yudumluyorum. Arada evsiz abiyi ziyaret ediyorum hadi çay koy Don Ritchie yine buradayım falan diyorum. Bizim Don Ritchie abi adamın dibi ya. Oturduk uçurumun kenarına dertleştik vs dedi oğlum vazgeç bu sevdadan dedim yapamam abi olmaz Eysan'ı sevmeyi durduramıyorum. O da dedi oğlum geçer bak geçmez diyorsun geçer daha öncekiler gibi dedi. Ben abi bu farklı ya dedim. O da Belki başka bir zamanda, başka bir yerde yine yan yanasındır. Ne belli? Bu umut bile yetiyor biliyor musun bazen dedi. Tamam dedim abi doğru diyorsun belki başka bir evrende en güzel haliyle vs öyle konuştuk. Birden şey dedi Haley var oğlum git onla konuş vs ben dedim olmaz olaylar çok karışık onunla biz imkansız. Aslında hikayenin başında Haley ile tanışmıştım tam bir şeyler hissederken M.***** isimli arkadaşımın da o kıza vurulmuş olduğunu öğrendim bize de geri çekilmek düştü. Ama bu hikayede iki kişi daha vardı Büyük Emir ve yancısı Küçük Emir meğer aramızda I** düşmanı olarak nitelendirdiğimiz Büyük Emir de bu kıza aşıkmış Küçük Emir ile birlikte bizden habersiz ikisi ona hediyeler veriyormuş. Büyük Emir Küçük Emirle beraber bu kızın sürekli etrafında dolaşıyordu: Küçük Emir Büyük Emir'e yardım ediyordu bu konuda ama maalesef o da aşkına yenik düşmüştü o da gizlice Büyük Emir'den habersiz Haley ile ilgileniyordu yardım ederken sanki Büyük Emir için değil de kendi için yapıyormuş gibi hissediyordu. Bu olaylardan benim de sonradan haberim oldu bu iki I** düşmanını ben de gizlice takip edip ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum. Artık çoğu parça yerine oturmuştu hikayede. Günlerden birgün bunlar yine Haley'in evinde gördüm uzun süre çıkmadılar meraktan içeri girdim ve ne göreyim Büyük Emir ile Haley'in ilişkisi çoktan maksimum olmuştu artık onun odasına girebiliyordu ve bu ikilinin Haley'ye pasta verdiğini gördüm ve fotoğraflarını çektim arkadaşım M.***** 'ya bunları söyledim o da öğrendiğinde çok sinirlenmişti ama iş işten çoktan geçmişti. Burada kazanan Büyük Emir olmuştu Mario Eysan Gomez Küçük Emir ve M.**** bu hikayede yanan olmuştu. Hikayemizin başında demiştik. Bazı erkekler geç olgunlaşır. Ta ki, hayatlarının anlamını oluşturan şeyi kaybettikleri ya da kaybetmek üzere oldukları ana kadar.Büyük Emir belki mutlu bir hayat yaşayacaktı ama eski dostlarını kaybetmişti...

Tek bir kişi tarafından yıllarca geliştirilen ve geliştirilmeye devam eden, aşırı özel bir oyun. Öyle ki, bu oyunu geliştiren kişi, ilk başta iş başvurularında bulunurken CV'sinde göstermek amacıyla geliştirmeye başlıyor fizik ve oyun motorunu. Her şeyi sıfırdan kendi geliştiriyor neredeyse ve yıllar süren bir emek. Yıllardır oyun oynamayı seven ve yazılım geliştiren, bir gün kendi oyununu yayımlamayı hayal eden birisi için gerçekten hayranlık uyandırıcı. Aşkla geliştirilen oyun, tanımının tam karşılığı. Pek oynamamış gözüküyor olsam da (çevrimdışı oyun sürem bir miktar daha var) detaylı olarak oyunu biliyorum ve videolarda bolca izledim. Zaten herkes biliyor ve yüzlerce, binlerce saat oynayanlar olduğu için uzun uzun yazmayacağım. Bu tarz tam simülasyon oyunlar aslında bir kaçış noktasıdır oynayan için, çünkü gerçek hayatta karşılaştığımız karşılaşmadığımız her şeyi yapabilmek ve huzurlu, mutlu olabilmek mümkün. Ben en çok çiftçiliği severdim. Oynarken aklıma Küçük Prens'ten hep şu kısım gelirdi:

"İnsanları arıyorum," dedi küçük prens. "Evcil ne demek?"
"İnsanları mı arıyorsun? Silahları var ve avlıyorlar. Çok can sıkıcı. Ayrıca tavuk yetiştiriyorlar. Tek konuları bunlar. Tavuk mu arıyorsun?"
"Hayır," dedi küçük prens. "Arkadaş arıyorum. Evcil ne demek?"
"Genellikle ihmal edilen bir iş," dedi tilki. "Bağlar kurmak anlamına geliyor."
"Bağlar kurmak mı?"
Tilki, "Yani," dedi, "örneğin sen benim için hâlâ yüz bin öteki çocuk gibi herhangi bir çocuksun. Benim için gerekli de değilsin. Senin için de aynı şey. Ben de senin için yüz bin öteki tilkiden hiç farkı olmayan herhangi bir tilkiyim. Ama beni evcilleştirirsen, birbirimiz için gerekli oluruz o zaman. Benim için sen dünyadaki herkesten farklı birisi olursun. Ben de senin için eşsiz benzersiz olurum..."
Küçük prens, "Anlıyorum galiba," dedi. "Bir çiçek var... Galiba o beni evcilleştirdi..."
"Olabilir," dedi tilki, "dünyada böyle şeyler hep olur."
"Ama hayır, o Dünya'da değil," dedi küçük prens. Tilki şaşırmıştı. Merakla,
"Başka bir gezegende mi?" diye sordu. "Evet."
"Orada avcılar var mı?" "Yok."
"Aman ne hoş! Peki tavuklar?" "Hayır, tavuklar da yok."
"Hiçbir şey mükemmel olamıyor," diyerek içini çekti tilki.
Birden aklına bir fikir geldi. "Benim yaşamım çok tekdüze," diye anlatmaya başladı. "Ben tavuk avlıyorum, insanlar da beni. Bütün tavuklar birbirine benziyor, bütün insanlar da... Bu yüzden çok sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen yaşamıma güneş doğmuş gibi olacak. Duyduğum bir ayak sesinin ötekilerden farklı olduğunu bileceğim. Öteki ayak sesleri beni köşe bucak kaçırırken, seninkiler tıpkı bir müzik sesi gibi beni çağıracak, sığınağımdan çıkaracak. Hem bak, şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz Buğday tarlalarının da hiçbir anlamı yoktur benim için. Bu da çok üzücü. Ama senin saçların altın sarısı. Beni evcilleştirdiğini bir düşün! Buğday da altın sarısı. Buğday bana hep seni hatırlatacak. Ve ben buğday tarlalarında esen rüzgârın sesini de seveceğim..."
Tilki uzun bir süre küçük prense baktı. Sonra da, "Lütfen... Evcilleştir beni!" dedi. "Çok isterim," dedi küçük prens, "ama burada çok kalamayacağım. Bulmam gereken yeni dostlar ve anlamam gereken çok şey var." "İnsan ancak evcilleştirirse anlar," dedi tilki.
"İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkânlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkân olmadığı için dostları yok artık. Eğer dost istiyorsan beni evcilleştir."
"Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens.
"Çok sabırlı olmalısın," dedi tilki. "Önce karşıma, şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın..."
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur," dedi tilki. "Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı..."
"Alışkanlıklar mı?"
"Evet. Bunlar çoğunlukla ihmal edilir," dedi tilki. "Alışkanlıklar bir günü öteki günlerden, bir saati öteki saatlerden farklı kılan şeylerdir. Örneğin benim avcılarımın bir alışkanlığı vardır. Her perşembe köyün kızlarıyla dansa giderler. Bu nedenle perşembeleri benim için güzel günlerdir. Üzüm bağlarına kadar sokulabilirim o günler. Ama avcılar dansa herhangi bir günün herhangi bir saatinde gidiyor olsalardı hiç tatilim olmazdı." Böylece küçük prens tilkiyi evcilleştirdi.
Ayrılma zamanı geldiğinde tilki, "Ağlayacağım," dedi.
"Benim bunda bir suçum yok," dedi küçük prens. "Seni üzmek istememiştim, ama evcilleştirilmeyi sen istedin..."
"Evet, orası öyle," dedi tilki.
"Ama ağlayacağını söylüyorsun."
"Evet, öyle," dedi tilki.
"O halde evcilleştirilmek senin için pek iyi olmadı!"
"Çok iyi oldu!" dedi tilki. "Buğdayların rengini düşün." Sonra da, "Gidip güllere bak şimdi," diye ekledi. "Kendi gülünün eşi benzeri olmadığını göreceksin. Sonra da gel vedalaşalım. Sana armağan olarak bir sır vereceğim."
Küçük prens gidip güllere baktı. "Siz benim gülüme benzemiyorsunuz," dedi. "Hatta hiçbir şeysiniz şu anda. Çünkü ne bir kimse sizi evcilleştirdi, ne de siz bir kimseyi. İlk gördüğüm zamanki tilkim gibisiniz. O zaman yüz bin başka tilkiden herhangi biriydi. Ama şimdi dostum oldu ve benim için eşi benzeri yok."
Güller çok utanmışlardı. "Çok güzelsiniz, ama boşsunuz benim için," diye sürdürdü sözlerini küçük prens. "İnsan sizin için ölemez. Doğru, gelip geçen biri için benim çiçeğimin sizden hiçbir farkı yok. Ama o benim için yüzlercenizden daha önemli; çünkü suladığım, cam bir fanusun altına koyduğum, önüne siperlik yerleştirdiğim çiçek o. Çünkü tırtılları ben onun için öldürdüm. (Birkaç tanesini bıraktık, sonradan kelebek oldular.) Çünkü yakındığı, ya da övündüğü, ya da hiçbir şey söylemediği zamanlarda dinlediğim çiçeğim o benim. Çünkü o benim çiçeğim."
Tilkinin yanına döndü sonra.
"Hoşça kal," dedi.
"Hoşça kal," dedi tilki. "İşte sana bir sır, çok basit bir şey: İnsan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez."
"Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez," diye yineledi küçük prens; unutmamalıydı bunu. "Gülünü senin için önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır." "Onun için harcamış olduğum zaman..." diye yineledi küçük prens. Unutmamalıydı bunu.
"İnsanlar unuttular bunu," dedi tilki. "Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğimiz şeyden sorumlu oluruz. Sen gülünden sorumlusun..."
"Ben gülümden sorumluyum," diye yineledi küçük prens. Bunu da unutmamalıydı.