NE KADAR ÖZGÜRSÜN?
The Stanley Parable, oyun tarihine asla unutulmayacak olan, özgün oynanış ve anlattıkları ile gelmiş geçmiş en iyi oyunlardandır. Duvar izleten kitaplar yazılmıştır defalarca veyahut duvar izleten filmler çekilmiştir defalarca. Fakat duvar izleten, sizi kendiniz ile başbaşa bırakan, Tanrı'ya "kardeş sen hayırdır?" lafını ettiren bir oyun yapıldı mı? The Stanley Parable'dan önce hayır yapılmamıştı.
Hangi tuşlara basacağı hakkında kendisine emirler gelen ve bu emirlere göre tuşlara basıp başka hiçbir şey yapmayan basit bir beyaz yakalıyı oynuyoruz. Bir gün bir tuhaflık seziyoruz ve saatlerce bize emir gelmiyor. Ancak o zaman anlıyor ki Stanley, bir tuhaflık var. Bir bakıyor ki ofiste kimseler yok. İşte onun tekrardan boyunduruk altına girme çabasını kontrol ediyoruz. Ya da kontrol ettiğimizi mi zannediyoruz?
Öncelikle oyunun felsefi temelinden konuşmak istiyorum. Yıllar önce oynadığımda çok dikkat etmediğim bir kısımdı oyunun bu tarafı. Özgür müyüz? Oyun bize bu soruyu tekrar tekrar sormamızı sağlıyor. Robotlaşmış Stanley'yi oynuyoruz ve dışarıdan biri bize Stanley'nin yaptıklarını söylüyor. İster o adamı dinleyin isterseniz dinlemeyin. Kendi özgür iradenizi kullanın ve sorumluluk alın, veya sorumluluk almamak için denileni yapın. Kendi kararlarınızı vererek kendiniz karar verdiniz sanın ve akıllı bir valrık olduğunuzu düşünerek kendinizi kandırın. Hikayenin yazarı siz olmadıktan sonra ne önemi var. Gerçekten çok derin sorgulamalar yaptırtıyor size oyun.
Şimdi daha çok oyunun teknik yönlerinden konuşmak istiyorum. Oynadığım Türkçe yama versiyonunda sadece diyaloglar değil oyun içerisindeki materyallerde türkçeye çevrilmişti ve çok iyidi. İsteyenler için Bir Level Atladı kanalından Erdem abide çok kaliteli bir dublaj yapmış. Hepsinin ellerine sağlık demek istiyorum. Oyunu Source Engine ile oynuyoruz. Ne kadar efsane bir motor olduğunu konuşmaya gerek yok. Grafikler hala taş gibi ve neredeyse hiç sistem istemiyor.
Oynanış konusunda şunu belirtmek isterim ki diyalog okumayı sevmiyorsanız uzak durun. Oyun tamamen diyalog üzerine kurulu diyebiliriz. Diyaloğu, felsefi altyapısını, atmosferini vs. sevdiyseniz oynayın.
Oyunda birden fazla son var. Hatta 20'ye yakın olması lazım. Bunların dışında küçük küçük belli başlı ekstralar da var.
Müzikleri ortamın gizemli havasına daha bir gizem katıyor. Anlatıcının sesi oyuna çok uyuyor. Oyun içi materyallerde ironik ve komik yazılar olabiliyor. Her ne kadar sorgulatsada gerçekten güldüren yerlerde var açıkçası. Komedi yönüde var diyebiliriz.
Daha fazla uzatmak istemiyorum çok fazla. Benim için her yönü ile mükemmel bir oyun. Yenilikçi anlayışı ile oyun normlarını yıkışı bile yeter. Bu oyun 50 sene sonrada hatırlanacak ve her zaman bir efsane olarak kalacak. Ve her oynayışınızda bazı gerçekleri yüzünüze bir tokat misali vuracak.
Unutmayın ki hepimiz bir Stanley'yiz aslında. Hepimiz sorumluluk almaktan korkan ve bir boyunduruk altına girmek isteyen varlıklarız. Birileri bize komut versin, yapmamız gerekenleri söylesin, yapmamamız gerekenleri söylesin, bunlar cıs desin, uzak dur desin. Desin ki dediklerine uyduğumuz zaman kendimizi rahat hissedelim. Hele ki o birileri, dediklerini yaptığımız zaman işin ucunda ödül olacağını söylediği zaman.