Baldur's Gate 3 Review (GƆƆƉƔ)
--- Gönül kimi severse odur güzeli. Hiç birisi sevdiğime benzemez ---
Şüphesiz herkesin kalbinde özel bir yere sahip olan bir kitap, bir film veya bir video oyunu vardır. Burada medium'un yani aracın ne olduğu önemli değildir. Önemli olan anlatılan hikaye, karakterler ve bizim onlarla ne kadar özdeştiğimizdir. Zaten hayat denen şey de çoğunlukla yaşadığımız deneyimler, tanıştığımız insanlar ve bunların bize kattığı olumlu ya da olumsuz şeylerden ibaret değil midir.
Tam da bu noktada bir video oyunu hayal gücümüzü harekete geçirerek hem ruhumuzu besleyebiliyor ve etkileyebiliyorsa, hem de farklı pencerelerden farklı hayatlara bizi dahil edebiliyor ve onlarla bağ kurmamızı sağlayabiliyorsa, işte o zaman hem bedeni, hem ruhani alemimizin merkezi, hem de manevi yönü ile hak ve hakikat pusulamız olan kalbimizde haklı yerini bulabiliyor.
Baldur Gate serisinin ilk oyunuyla tanıştığım zaman sanırım daha 16 yaşlarında yeni filizlenen gencecik biriydim. Yani tüm imkanları sınırlı, ağzı açık- dili dışarıya sarkmış, her türlü bilgiye- deneyime, olguya aç, meraklı mı meraklı, eli şeyinde gezen bir ergendim. İşte benim için Baldur Gate aç bir kurdun önüne atılan bir kuzu gibiydi.
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=3039227159
Nasıl oldu da bu oyun elime geçti, nereden buldum da oynadım şu an gerçekten anımsamıyorum. Muhtemelen ismini veya kapağındaki görselleri beğenerek satın aldığım onlarca oyundan biriydi. Oyuna başlar başlamaz bunun daha önce oynadığım hiçbir oyuna benzemediğini hemen fark ettim. Oyun bana olmak istediğim bir karakteri yaratma şansı veriyor ve beni bambaşka bir dünyaya götürüyor ve yaptığım seçimlerin yansımalarını deneyim etme fırsatını veriyordu.
Oyunu oynadıkça resmen büyülendim. Bana katılan yoldaşlarla birlikte gizemli ve karanlık mağaralara daldım, korkunç ve efsanevi yaratıkları kestim, muhteşem hazinelerin, ezoterik artifact'ların peşine düştüm ve sıra dışı ilişkilere girdim. Yaptığım her seçimin öngörülemeyen sonuçları ve aldığım her kararın arkamda bıraktığı bir iz vardı. İstersem bir aziz ya da tam tersi bir pislik olabilirdim. Bir çiftçinin kayıp oğlunu bulmasına yardım edebilir ya da onu soyup öldürebilirdim. Kendimi gerçeği ve adaleti savunmaya adayabilir ya da cebimi doldurmak için insanları kandırabilirdim. Yalnızca iyi ve kötü yollarda değil, aradaki tüm gri alanları da gezebilirdim.
Yıllar geçtikçe büyüdüm ve rol yapma oyunları da benimle birlikte büyüdü ve hayatım boyunca bana her daim eşlik etti. Onlar sayesinde hem hüzünlü, hem gülünç hem de gerçeküstü maceralara tanıklık ettim. Piksellerden oluşsa da bir çok insanla tanıştım ve onların hikayelerine, dertlerine ortak oldum ve onlarla aramızda ömür boyu sürecek bağlar oluşturdum.
Şimdi geriye dönüp baktığımda aynı kaderi paylaştığımız kardeşim diyebileceğim Imoen kim unutabilir ki...
Her daim yanımda olan ve bana ablalık, abilik yapan gerçek dost Jaheira ve eşi Khalid kim unutabilir ki...
Bazen tezcanlılığı yüzünden sert ve agresif tavırları olsa da aslında içinde pamuk gibi kalbi olan Minsc ve sevgili dostu Boo kim unutabilir ki...
En ihtiyacım olan anlarda birden karşıma çıkan ve bana yol gösteren babacan tavırlarıyla Elminster ustayı kim unutabilir ki...
Yukarıda satırlardan anlaşılacağı gibi Baldur Gate benim için çok özel bir oyun arkadaşlar hatta o benim sevdiğim, sevdiceğim, o benim sultanım diyebilirim. Bu yüzden Baldur Gate 3 duyurulduğu zaman tabiri caizse piyangodan para çıkmış gibi sevindim, hopladım zıpladım, önüme geleni kucaklayıp öpücüklere boğdum desem yeridir. Hal böyle olunca da oyun erken erişime açılır açılmaz yaydan çıkmış ok gibi fırlayıp hemen satın aldım. Hatta ülkemizde oyunu ilk alan kişi ben bile olabilirim çünkü oyunun çıkış saati yaklaştığında '' çık be oyun, çık be oyun '' diye diye Steam'ı refresh etmekten telef olmuş olabilirim.
Ama tüm bunlara rağmen biliyordum ki oyun tam sürüme geçene kadar oynamayacağım. Ve yine biliyordum ki bu süre 2-3 sene sürecekti. Ama olsun dedim, bu oyunun varlığı bile yeter. Yeter ki kütüphanemde olsun, yeter ki onla göze göze gelip az da olsun hasret gideriyim. İşin tuhaf tarafı oyun çıktıktan sonra oyunu oynamaya çekindim. Belki de bunun nedeni onu beklemenin heyecanına, onun bir gün gelecek olması umuduna o kadar alıştım ve sevdim ki bu duyguların bana verdiğe bu küçük mutluluğu kaybetmek istemedim. Zaten hayatımızdaki en büyük mutluluklar, bize küçük gibi görünen anların içinde gizli değil midir.
Baldur's Gate 3 de yaklaşık 350 saat vakit geçirmiş durumdayım ama hala yarısına gelmiş bile değilim. Yani anlayacağınız gurbetten vatanına dönmüş bir gurbetçi gibi Faerun'nun her köşesini karış karış geziyorum. Attığım her adımın, aldığım her nefesin keyfini çıkarıyorum. Dağlarına tepelerine çıkıp öylece dakikalarca manzara seyrediyorum. Nehri'nde, çayında duruyor suyunu içip serinliyorum.. Doğasında dolaşıp kuşların rüzgarın sesini dinliyor ve huzur buluyorum.
Şimdiden paylaşmak istediğim pek çok deneyim, anlatmak istediğim sayısız hikaye, hakkında çok şey söylemek istediğim bir çok yeni dost ve beyin hücrelerimin hala sindirmeye çalıştığı unutulmaz anlar var. Hem her şeyi bir anda söyleyip anlatmak istiyorum hem de susmam lazım biliyorum çünkü oyunu oynamayan bir çok arkadaşım var. Onların oyun zevkini kaçırmak istemiyorum.
Ama sanırım şunları gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Oyun da, keşfettiğiniz dünya, tanıştığınız karakterler, turn-base savaş sistemi inanılmaz derinliğe sahip. Özellikle oyundaki her karakter çok iyi detaylandırılmış. Her birinin kim olduğunu şekillendiren bir arka plan hikayesi, hayalleri, arzuları, duyguları var. Oyunda aldığınız her kararın, gösterdiğiniz her tavrın onlar üzerinde bir karşılığı var.
Oyunun turn-base savaş sistemi ise en üst seviye zorlukta bir satranç oyunundan farksız diyebilirim. Doğru zamanda ve yerde en uygun hamleleri yapmak yani düşmana göre pozisyon almak, düşmanın avantajlarını-dezavantajlarını analiz edip ona göre en uygun araçları devreye sokmak, satranç oyunundaki bir vezir gibi düşmanın en önemli elamanlarını en kısa sürede etkisiz hala getirerek avantaj sağlamak gibi bir çok taktiksel ve analitik unsur içeriyor.
Oyunun dünyası ise devasa ve ayrıntılarla dolu tabiri caizse her taşın altından bir giz, bir detay ve anlamlı teferruatlar çıkıyor. Eğer her köşeye bakayım, her yeri didik didik araştırayım, bulduğum kitapları okuyayım, herkesle konuşayım derseniz benim gibi bu oyunda yüzlerce saat vakit geçirebilirsiniz ama buna rağmen bu oyunun sunduğu her şeyi tek bir oyunda bulmak, keşfetmek ve görmek imkansız gibi bir şey....
Uzun lafın kısası Baldur's Gate 3 her anlamda eğlencenin ve bir oyun olmanın ötesine geçen tecrübelerden biri. Bu sadece bir kere bitirip unutacağınız bir oyun değil. Yıllar boyunca tekrar tekrar oynayacağınız ve ömür boyu yanınızda kalacak bir deneyim, tıpkı serinin diğer iki oyunun da olduğu gibi. Yani anlayacağınız arkadaşlar şimdiden kalbinizde ufak bir yer daha açmaya hazır olun derim.
Ama gelin görün ki tüm bu övgülerime rağmen Bg 3 benim için hala ilk iki oyunun çok gerisinde. Neden diye sormayın çünkü bunun nedenini tam olarak bende bilmiyorum.
Belki de bunun cevabı yukarıda yazmış olduğum şu cümlesinin içinde saklıdır. ( Baldur Gate benim için çok özel bir oyun arkadaşlar hatta o benim sevdiğim,sevdiceğim )
Belki de bu cevap bazen kelimelerin yetersiz kaldığı yerde her türlü duygunun tercümanı olan güzel türkülerimizin birin de saklıdır..
Gönül kimi severse odur güzeli. Hiç birisi sevdiğime benzemez.... Diye başlayan...
Bilemiyorum...
En iyisi bu güzel türkümüzü siz dinleyin belki o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlar bana hak verirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=kYIsXGiI-oI
Neyse arkadaşlar bana kalsa ben sabaha kadar bu oyun hakkında konuşabilirim, gerçi şu an sabah olmak üzere, hatta oldu bile, çünkü şu an sabah ezanının o huzur veren, içinizi ferahlatan ve kendinizi güvende hissettiren muhteşem melodisi eşlinde size veda ediyorum.