logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-Resident Evil Village

Thursday, December 2, 2021 1:44:57 AM

Resident Evil Village Review (Alcina Dimitrescu)

Hikaye
Oyunun hikaye kısmı ile başlamak sanıyorum ki en iyisi. Residen Evil Village, Resident Evil 7’ın üç yıl sonrasında geçiyor. Eğer yedinci oyunu oynamadıysanız oyun size olan olayları özet geçmek için oyunun hemen başında bir video izletiyor. Kısaca eğer yedinci ve sekizinci oyuna dair hiçbir hikaye detayı öğrenmek istemiyorsanız Hikaye bölümünü geçmenizi öneriyorum. Ancak sizler için kısaca hikayenin gayet keyifli olduğunu, merak ettirdiğini ve sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Buradan sonrasında ufak spoilerlar bulunuyor.
Sekizinci oyunda dediğimiz gibi olayların üzerinden 3 yıl geçmiş ve ana karakter Ethan Winters, eşi Mia ile yeni bir hayata başlamış. Yeni hayatlarının en büyük değişikliği de bir çocukları olması. Her ne kadar Mia geçmişi hatırlamak istemese de Ethan geçmişe dair bazı şeyler konuşmak ister ve tam bu sırada evrenin tanınan yüzü Chris Redfield oyuna dahil olur ve olaylar bambaşka bir yere gider. Bu sahneden sonra kızınız kaçırılır ve Ethan Winter garip olayların yaşandığı bir kasabada gözünü açar. Sonrasında is kızını arayan Ethan bir yandan da bu garip kasabadaki olayları anlamaya çalışır. Oyunun hikayesinin özellikle başlangıç kısmında oldukça farklı ve güzel hissettirdiğini söyleyebilirim. Birkaç kez hikaye kritik anlar yaşıyor ve o kısımlar oyunu daha keyifli hale getirmiş. Özellikle oyunun giriş kısmının bir hayli güzel olduğunu söylemem gerek. Hem oyunu hem kasabayı çözmeye çalışırken başınıza gelenler, bir yandan da oyuncuya verilen yüksek keşfetme hissi çok başarılı.
Hikaye ile bağlantılı olarak aslında oyunun korku dozundan da bahsetmek gerek. Korku oyunu olarak başlayan seri bildiğiniz gibi bir noktada aksiyona döndü. Yedinci oyun ile birlikte de tekrar korkuya döndü. Bu oyun aksiyon ve korkunun harmanlanmış hali. Yedinci oyun kadar korkutmuyor ama aksiyon oyunu denecek kadar da aksiyona sahip değil. Bence çok doğru bir noktada kalınmış ama bir noktaya kadar. Oyunun Lady Dimitrescu bölümü ile birlikte oyunun korku dozajı bence düşüyor. Şöyle diyerek özetleyebilirim: Oyunun başında korkudan kaçacak delik aradığınız canavarlar, Lady Dimitrescu bölümünden sonra “Gel, gel sen de gel.” kıvamında bir hale dönüşüyor. Zaten Capcom’un da açıkladığı gibi önceki oyuna çok fazla oyuncu “korkunç olmuş” dediği için bu oyunda bu kısmı biraz kısmışlar. Çok fazla jumpscare, yani ekrana aniden çıkma durumu da yok. Elbette var ancak can sıkan cinsten değil. Son olarak da çok kısa bir şey söylemek istiyorum. Kotaku’nun da aktardığı gibi Capcom’un, Ethan Winters’ın eli ile ilgili ciddi problemleri var.
Oynanış
Bir oyunun en önemli kısmı da elbette oynanış kısmı. Hikaye kısmında da dediğim gibi sekizinci oyun, eski oyunlarla yedinci oyunun karışımı gibi olmuş. Yedinci oyuna göre aksiyon biraz daha yüksek. İlk yardım malzemesi, mermi ve silah gibi eşyaları çok daha rahat buluyorsunuz. Eğer etrafta çok zorlamadan hafifçe gezseniz bile bolca eşya bulabiliyor ve aksiyon kısımlarında daha rahat edebiliyorsunuz. Bu dediklerim elbette oyunun normal modu için. Oyunu zorlaştırdığınız zaman işler tahmin edebileceğinizden çok daha farklılaşıyor. Eğer zorlu bir deneyim istiyorsanız en zor modda oynamanızı tavsiye ederim.
Tahmin edebileceğiniz gibi düşmanlar yine birkaç kurşunda ölüyor ve nişan alması özellikle konsolda bir hayli zor. Düşmanın hemen dibinizde olması ve sizin zor bir şekilde ateş etmeniz de o klasik Resident Evil gerginliğini iyi bir şekilde yansıtıyor. Kullanabileceğiniz silahları oyun size hikaye gereği zamanı geldiğinde veriyor. Bu silahlarınızı etrafta bulduğunuz parlar ile oyunun içerisinde farklı yerlerde bulunan satıcıdan geliştirebiliyorsunuz. Bu satıcıdan aynı zamanda eşya da alabiliyorsunuz. Son olarak bu satıcının yanında oyununuzu kayıt da alabiliyorsunuz.
Elbette sadece satın alarak veya etrafta ekipman bularak değil, etraftan bulduğunuz çeşitli craft malzemeleri ile de kendinize ilk yardım malzemesi ve mermi gibi şeyler craftlayabiliyorsunuz. Dediğim gibi ufak bir çabayla oyunda bolca ekipman bulabiliyorsunuz.İncelemenin hikaye kısmında oyunun korkunçluğunun düştüğünü söylemiştim. Aslında bunun sebeplerinden biri de oyunu yapısı. Oyun aslında tamamen lineer bir yapıya sahip. Ancak yine de kendinizi özgür hissedebiliyorsunuz. Oyun bölüm bölüm yapılmış ve bu bölümler arasında seçim yapamıyor veya bir oraya bir buraya gidemiyorsunuz. Örneğin; önce kaleye gidip oradaki tüm işleri halledip oradan aldığınız nesne ile diğer bölümün kilidini açıyorsunuz. Yani oyunun size sunduğu sırayla yapıyorsunuz her şeyi. Ancak bu bölümler içerisinde spesifik birkaç durum hariç oyun tamamen size bırakılıyor. Size sadece genel amaç söyleniyor, bu amaca ulaşmak için neler yapmanız gerektiği değil. Oyunu çözmek de basit olduğu için bu özgürlükten sıkılmak yerine keyif alıyorsunuz. Özellikle bulmaca tasarımlarını çok beğendim. Bir bulmacanın içerisinde olduğunuzu oyun size söylemiyor. Önce bulmacayı anlamanız, sonra da bulmacayı çözmeniz gerekiyor. Yer yer “Ne yapacağım ben şimdi?” sorusu hasıl oluyor ancak ufak bir gezintiyle işler çözülüyor. Tüm bunlar yaşanırken de dediğim gibi size ayrılan bölge içerisinde rahatça geziyorsunuz. Rahat derken elbette sizi vahşice öldürmeye çalışan bossları saymıyorum. Zaten oyunun sıkıntısı da burada. Bulmacaları çözüp çıkış yolu ararken bölgede o kadar çok dolaşıyorsunuz ki o peşinizde olan vahşi yaratık veya yaratıklar korkutuculuğunu yitiriyor. Hamlelerini bilip ona göre davranıyorsunuz ve sanki tehdit yok gibi gezmeye başlıyorsunuz. Yer yer sizi çok güzel bir şekilde sıkıştırıyor ve o zaman bolca geriliyorsunuz ama dediğim gibi çok nadir başınıza geliyor. Yine de toparlamak gerekirse bölüm tasarımlarını ve savaş kısımlarını sevdiğimi söyleyebilirim.
Grafik ve Ses
Oyunun tasarımları gerçekten başarılı. Tasarımların bu denli güzel gelmesinin sebebi de elbette grafikler. Ne yazık ki yeni nesil geldiğinden bu yana yeni nesli tam olarak hissedebildiğimiz bir oyun oynayamadık. Residen Evil Village’ı hem PlayStation 5’te hem de PlayStation 4’te deneyimleme fırsatı buldum. Önce PlayStation 5’te oynadım ve gerçekten grafikler bir hayli başarılıydı. Ama yine de yeni nesil bir oyunmuş hissiyatını alamadım. Ardından deneme amacıyla PlayStation 4’e geçiş yapınca fark ettim ki iki konsollar arasında gerçekten büyük bir fark var. Özellikle performans anlamında PlayStation 5 çok akıcı. Yer yer FPS düşmeleri oluyor ancak genel olarak oyun pürüzsüz diyebilirim. Uygun bir yüksek görüntü kalitesine uygun bir monitörle oynayınca da PlayStation 5 başında geçirdiğim vakit bitsin istemedim. Ama bu elbette PlayStation 4 rezalet anlamına gelmiyor. Evet; grafikler PS5 versiyonuna göre daha kötü, FPS daha düşük ve yer yer gözünüze çok batıyor. Hatta zaman zaman kaplamalar da geç yükleniyor. Ancak yine de oyunun grafiksel anlamda başarılı olduğunu söylemek gerek. Oyunun iyi olduğunu ama cihazın gücünün yetmediğini anlayabiliyorsunuz. Yeni neslin farkını kesinlikle PS4’te oynayınca fark ettim. Bu neslin sonlarına doğru oyunların görselliği nasıl olacak gerçekten merak ediyorum.
Son olarak oyunun seslerinden bahsedeyim, sonuçta bu bir korku oyunu ve korku oyununda sesler fazlasıyla önemli. Seslendirmeler gayet kaliteli ki zaten bu denli yüksek bütçeli bir oyundan kötü olması beklenemezdi. Aynı şekilde ortam sesleri ve yaratıkların sesleri de bir hayli başarılı. Oyun hem atmosferi hem grafikleri hem de sesleri ile sorunlu bir yerde olduğunuz size hissettiriyor. Kulaklıkla oynadığınız zamanda oyun sizi bir hayli zora sokuyor. Özellikle giriş kısmında seslere göre gittiğiniz bir kısım var, o kısım işte seslerin etkisini sonuna kadar hissettiriyor.