Subnautica Review (GƆƆƉƔ)
Bir an için kimsenin olmadığı yabancı bir gezegende mahsur kaldığınızı düşünün... Aklınızdan neler geçti.. Ne hissettiniz ? Korktunuz ve çaresiz hissettiniz değil mi ? Hiç sanmıyorum ! Muhtemelen bu size pek bir şey ifade etmedi. Peki o zaman, bir de buna bu gezegenin tamamen sularla kaplı olduğunu söylesem bir şeyler hisseder miydiniz ? Yeni sanmıyorum ! Çünkü Subnautica'nın başardığı şeyi, yaşattığı deneyimi kelimelerle anlatmak gerçekten çok zor
Subnautica, bir uzay gemisinin 4546B adlı bir gezegene çakılmasıyla başlıyor. Bizde bir escape-pod'a binerek kaçmayı başarıyoruz. Yani anlayacağınız devasa bir okyanusun ortasında küçücük bir pod içinde oyuna başlıyorsunuz. Sağ dönüyorsunuz, sola dönüyorsunuz ve fark ediyorsunuz ki sizi çevreleyen tek şey alabildiğine uzanan mavi deniz ve gökyüzü.. Bu yoğun mavi renk paletinin ortasında yapayalnızsınız. Nereden başlayacağınız, ne yapacağınız hakkında en ufak bir fikriniz yok. İşte o anda bu gerçeklik bir tokat gibi yüzünüze çarpıyor ve sizi derinden sarsıyor
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=2931553090
Oyundaki tek amacınız hayatta kalmak ve bu gezegenden kurtulmanın bir yolunu bulmak. Bunu yapmanın yolu ise bu gezegendeki tek muhatabınız olan okyanusun derin, karanlık sularıyla haşır neşir olmak ve onun gizemlerle, bilinmezliklerle dolu dünyasını keşfetmek. Subnautica tabiri caizse ' İki yiğit çıktı meydane, İkisi de birbirinden merdane ' diyerek, bir güreş minderinin bir tarafına sizi, diğer tarafına ise tamamen sularla kaplı yabancı bir gezegeni koyarak, ona meydan okumanızı istiyor
Bu meydan okumada rakibinizin en büyük kozu ise natural dünyanın gücü, öfkesi ve güzelliği ile sizi baş başa bırakarak sizi comfort zone'nunuzdan, tüm dünyevi zevklerinizden ve meşguliyetlerinizden sıyırıp, sizi mümkün olduğunca yoksun ve savunmasız hale getirmesi. Aslında bu durum size hiç bir oyunda yaşayamayacağınız özel anları ve duyguları beraberinde getiriyor
Hiç ' sublime exprience ' diye bir kavram duydunuz mu ? Sanırım ben bu kavramla 4-5 sene önce bir belgesel vasıtasıyla tanışmıştım. Subnuatica oynarken o belgesel geldi aklıma ve dedim ki, işte sublime tecrübe dedikleri şey bu olsa gerek. Sublime exprience doğanın gücü ve enginliğine tanıklık ettiğinizde, tüm düşüncelerinizin yok olup gittiği, geriye sadece saf duygunun kaldığı tutulma hali. Dev bir tsunaminin görüntülerini izlerken ya da uzayın sonsuzluğuna bakarken içinizde aniden patlayan, haz veren bir dehşet ve korku duygusu
Ama bunu bir ölüm tehdidinin neden olduğu korku ile karıştırmayın. Daha çok bu, uçsuz bucaksız ve bilinmeyen bir şey karşısında kendi önemsizliğinizin aniden farkına varmanızın yarattığı varoluşsal bir korku bu
Ne demek istediğimi pekiştirmesi için oyunu oynarken başıma gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum. Sanırım oyunun 20'nci saatleri falan. Tamir ettiğim telsizden bir sinyal sesi aldım. Gelen sinyal sesini takip ederek minik bir kara parçasına ulaştım. Meraklı gözlerle etrafa bakıyorum. İçim kıpır kıpır ve heyecanlıyım. Aklımda sadece tek bir soru var. Acaba sinyalı gönderen benim gibi kazadan canlı kurtulmayı başaran bir insan mı
Tam o anda birden günlük güneşlik olan hava karardı. Tüm gezegeni müphem bir karanlığa büründü. Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken gökyüzüne baktım. Yabancı bir gezegende, yabancı bir güneş ile yabancı bir ay'ın tutulmasını izliyordum. Sadece gezegen, deniz ve ben, bir de gözlerimin önündeki güneş ve ay'ın tek vücut olduğu müthiş manzara. Nefes kesici ve aynı zamanda dehşet verici bir duyguydu bu. Yani size bahsettiğim Sublime exprience
Oyunda buna benzer çok fazla şeye tanıklık edeceksiniz. Engin okyanus sularını keşfederken eşsiz manzaralarla buluşacak, daha da derin sulara indikçe öyle anlara denk geleceksiniz ki... Ve o anlarda.. Korku, haz, dehşet, huşu, hayranlık, şok gibi bir çok zıt duygunun tek bir pota da eriyip harmanlanarak iç benliğinizi sarıp sarmaladığını hissedeceksiniz. Daha da somutlaştırmak gerekirse, ben bu güne kadar hiç bir oyunda istemsiz olarak gözlerim ve ağzım açık mesmerise bir şekilde ekrana baktığımı hatırlamıyorum dersem sanırım ne demek istediğim anlaşılacaktır
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=2930602157
Subnautica tamamen keşfetmek üzerine kurulu. Bir kere bu oyunda harita falan yok. Yani haritayı açayım şuraya gideyim gibi şeyleri unutun. Bu yüzden her deliğe girip çıkmalı her şeyi kendiniz el yordamıyla keşfetmelisin. Oyunda keşfetme merakınızı tetikleyecek çok iyi unsurlar var
Okyanusun altı bir kaç katman ve her katmanın farklı ekosistemleri var. Bu alanlarda bitkilerde dahil çok sayıda farklı canlı türü bulunuyor. Bu canlıları araştırarak nasıl avlandıklarını, çıkardıkları sesin ne anlama geldiğini, hangi bitkinin faydalı olduğunu, hangi balığın yakalanmasının kolay, hangisinin zor olduğunu vs öğrenebilirsiniz. Bu bilgileri hem ilginizi ve merakınızı çektiği için hem de hayata kalmak ve besin elde etmek için öğreniyorsunuz. Günün sonunda bunları öğrendikçe kendinizi gerçekten bir bilim adamı ve kâşif gibi hissediyor ve oyuna bağlanmaya başlıyorsunuz
Diğer bir konu ise oyunun hikayesi. Normalde survivor oyunlarından doğru düzgün bir hikaye bulamazsınız ama bu oyun hikaye konusunda en iddialı oyuna elini öptürür. Bilim-kurguyla bezenmiş gizemli, complex bir hikayesi var oyunun ve bunu öğrenmek için resmen yanıp tutuşuyor ve hikaye parçacıklarını bulmak için can atıyorsunuz. Bunun yapmanın yoluysa yine okyanus sularını keşfetmekten geçiyor. Oyunun başlarında güvenli sayılan sığ sularda başlıyor bu keşif, daha sonralı okyanusun derin ve karanlık sularına inmeye başlıyorsunuz. İşte o anda oyun tam bir korku-gerilim oyununa dönüşüyor. Ama şunu unutmayın o dipsiz karanlık sulara inmek her baba yiğidin harcı değil. Tam bir yürek işi..
Yavaş yavaş 100 metre 200 metre 400 metre derken karanlık ve sonsuz deniz sizi öyle bir kuşatıyor ki tüm yön duygunuz, mekan kavramınız kopuyor. Bir de buna uzaklardan gelen inleme, uğultu, çınlama gibi tuhaf sesler ve etrafınızda bir hareket olduğunu gösteren dalgalanmalar hissedince tamam diyorsunuz artık ben geri döneyim bari. Çünkü karşına ne çıkağını neyle karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz. Kelimelerle bunu anlatmak size ne kadar geçiyor bilmiyorum ama ben hiç bir oyunda böyle bir dehşet hissi yaşamamıştım diyebilirim
Açıkca söylemem gerekirse ben bu oyundan çok etkilendim. Herkes de aynı etkiyi yaratır mı orasını bilemiyorum ama yüreği ve kalbi açık insanların çok şey bulacağına eminim. O çok şeylerden biri de Subnautica'nın sizi adeta spiritüel bir yolculuğa çıkarıyor olması. Kimsenin olmadığı tamamen yabancı bir gezegende yalnız başınıza çıktınız bir yolculuk bu
Doğaya, evrene, onun içinde bulunan binbir türlü canlıya, bu düzenin çok hassas dengelerle işleyen yapısına ve bu muazzam yapının içindeki bir damla suya, bir lokma ekmeye , bir nefeslik havaya muhtaç olduğumuzu hatırlatan bir yolculuk bu
Her zaman kendimizi en mükemmel, en muhteşem, en büyük sandığımız kibirli, egolu benliğimize aslında bu evrende sadece bir zerre olduğumuzu hatırlatan bir yolculuk bu
En önemliside sonsuz ilmi ve kudretiyle bu evreni yaratan yüce yaratıcıya duymanız gereken huşu ve saygıyı hatırlatan ve neden onun önünde her gün eğilmekten imtina ettiğimizi sorgulatan bir yolculuk bu. Yani yüreği ve kalbi açık olan insanlar için ruhsal bir uyanış Subnautica
Yazıma bu ruhsal uyanışa dem vuran Yunus Emre'nin çok sevdiğim şiirinin mısraları ve onun bu eserinden derlenen güzel bir türkümüz ile bitiriyor ve okuyanlara teşekkür ediyorum
Evvel benim, ahir benim Canlara can olan benim
Azık yolda kalanlara Hazır medet eden benim
Düz döşedim bu yerleri Baskı kodum bu dağları
Sayvan gerdim bu gökleri Yeri sonra düren benim
Ben bu yere buyuracak Yeryüzüne gün vuracak
Ulu deniz mevc urucak Gemiye yol bulan benim
Yunus değil bunu diyen Kendiliğidir söyleyen
Mutlak kâfir inanmayan Evvel ahir heman benim
https://www.youtube.com/watch?v=zxFjXO7QRkw&list=RDMM&index=66