logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-F.E.A.R.

Tuesday, January 31, 2023 1:19:11 PM

F.E.A.R. Review (blank)

Öncelikle, hayır, F.E.A.R bir korku oyunu değil. Resident Evil 7-8 tarzı ya da yürüme simülasyonu olan Outlast tarzı bir korku gerilim oyunu arıyorsanız F.E.A.R size göre değil. Doksanlı yılların sonunda çıkan Half-Life'ın etkisiyle çevresel hikâye anlatımını benimseyen bir çok FPS aksiyon oyunu piyasaya çıktı. Bu türün zirve oyunu, yine bu türü yaratmış olan Half-Life serisinin ikinci oyunu olarak kabul edilebilir ve aynı yılda (2004) çıkan Doom 3 de serinin önceki oyunlarına göre daha ağır bir oynanışla bu çevresel hikâye anlatımını benimsemiştir. Tabii ki bu durumdan F.E.A.R da nasibini almış ve çok çok güzel bir Half-Life 2 klonu var diyebilirim karşımızda. "Klon" sözcüğünden F.E.A.R'ın taklitten ibaret sıradan bir oyun olduğunu düşünmeyin. Half-Life 2'nin oturaklı savaş sistemini çok daha gerçekçi bir yapay zeka, çok daha fazla silah çeşitliği, düşmanı vurduğunuzu hissettiren düşman animasyonları ile harmanlayarak FPS oyunları arasında adını zirve sıralara rahatça yazdıran bir oyun olmuş F.E.A.R.
Armacham Teknoloji Şirketi, "Replica" adı verilen süper güçlerden oluşan bir klon ordu üretir. Bu klon orduyu telepatik güçlere sahip Paxton Fettel yönetir. Fettel, kontrolden çıkar ve komutasındaki klon ordu ile beraber Armacham şirket merkezini basar. Bu durumun üzerine, aralarında yönettiğimiz karakter Point Man'in de olduğu F.E.A.R birimi, bu krizi yönetmek için hükûmet tarafından bölgeye gönderilir ve oyunumuzun "başlangıç hikâyesi" bu şekildedir. Başlangıç hikâyesi diyorum çünkü bölgeye vardığımızda bunun sıradan bir militarist saldırı olmadığını yaşanan paranormal olaylarla anlamaya başlıyoruz. Ancak geriye kalan hikâye parçaları bize gördüğümüz halüsinasyonlar ve maalesef ses kayıtları ile açıklanmakta. Bu, bir oyunda en sevmediğim hikâye anlatımı olmakla beraber, F.E.A.R'ın incelemenin başında kıyasladığım Half-Life 2'ye göre en büyük eksisi de bu. Senaryonun kendini belli ettiği sahneler oyunun sonuna doğru gerçekleşiyor ve oyun muallak bir sonla bitiyor. Genel olarak hikâye, F.E.A.R'ın en "meh, yanii" hissettiren kısmı.
Şimdi yapay zekâya da bir paragraf ayırarak geriye kalan şeylerden sadece maddeler olarak bahsedeceğim. Yapay zekâyı daha önce hiçbir oyunda bu kadar "yapay" olmadığı haliyle görmemiştim. Sanki gerçekten bizi avlamaya çalışan bir orduya karşı savaşıyoruz. 2005 yılında bu seviyeye erişmek mükemmel bir şey. Oyunun hep kıyasladığım Half-Life 2 karşısındaki en büyük artısı, hatta piyasadaki çoğu aksiyon oyununa karşı en büyük artısı yapay zekâsı. Düşman, içinde bulunduğu duruma göre bulunduğu sipere sıkı sıkı sarılabiliyor, yardım çağırabiliyor, diğer arkadaşlarının durumunu sorup ona göre hareket edebiliyor, bizi siperimizden çıkarmak adına çevreleyici bir yaklaşım sergileyebiliyor, bizim oynayış stilimiz agresifse savunmacı, pasifse saldırgan bir tavır sergileyebiliyorlar. Çok dinamik bir yapay zekâ ile karşı karşıyayız ve her düşmanla karşılaşma anımız birbirinden farklı sekanslara sahne olabiliyor bu özellikler sayesinde.
+Silah çeşitliliği oyunun süresine göre oldukça yeterli.
+Vuruş hissi ve düşman animasyonları yılına göre değerlendirildiğinde çok iyi olmakla beraber, günümüz standartları için bile çok sağlam.
+Erken 2000'lerde sık gördüğümüz bir oyun mekaniği olan "ağır çekim", F.E.A.R'da da mevcut ve açıkçası bir FPS oyununun, bu mekaniği, bir üçüncü şahıs nişancı oyunu rahatlığında uygulamaya geçirebilmesi beni şaşırttı. Oynanışı çeşitlendiren bir unsur olmuş "ağır çekim".
+Teknik açıdan da minimum problemlere sahip ve yılına göre görselliği çok iyi yaşlanmış durumda.
-Hikâye ve hikâye sunumu ortalama kalitede ve kendini yeterli seviyede önemli hissettirmiyor.
-Günümüzdeki oyunların birden fazla oynanış çeşitliği sunmasının yanı sıra, bu oyunda sadece ama sadece insan öldürüyoruz. Bu benim için bir sıkıntı değil ancak günümüz oyuncuları sadece +7 saat boyunca adam öldürmekten sıkılabilir.
-Aksiyon sekanslarında çevre etkileşimi minimum derecede ve oyunda bulmaca namına çok çok az şey bulunmakta.
(?)Bir de "soru işareti" olarak tanımladığım iki adet durum mevcut. Oyunu gayet yavaş ve ağır bir tempoyla oynamama rağmen 7 saatte bitirdim. Günümüzde bir oyundan alacağınız verimin 7 saat olması sizi memnun etmeyebilir ancak şöyle bir durum var, oyunun "Extraction Point" ve "Perseus Mandate" adında iki adet genişleme paketi mevcut. Her iki genişleme paketi de 5-6 saat, yani toplamda 12 saate yakın bir oynanış süresi daha size sunuyor ve bunlar kesinlikle ana oyundan da daha iyi durumdalar. Extraction Point, size ana oyunda yaşayamadığınız gerilim ve korku sekanslarını yaşatırken, Perseus Mandate ise çok daha agresif olan yeni düşmanlar ve yeni kullanabileceğimiz silahlar ile bize aksiyonu daha da yoğun yaşatabiliyor ekstradan. Zaten satın aldığınız pakette onlar da mevcut olduğundan bu iki genişleme paketini de muhakkak oynayın derim.
(?)Oyun, muallak bir sonla bitiyor ama eğer oynamak isterseniz Extraction Point genişleme paketi oyunun bittiği kısımdan hikâyeyi devam ettirip sonlandırıyor.
(?)2005 yılında çıkan bu oyun, günümüzde hâlâ "tıkla, çalıştır" şeklinde sorunsuza yakın oynanabiliyor ancak zaman zaman meydana gelen çökmeler eğer sık kayıt yapmıyorsanız canınızı yakabilir. 1080p'de oynadığınızda yazı fontunun size küçük gelmesi de canınızı sıkabilir.